14 Ekim 2015 Çarşamba

Benim Güzel Hatalarım Var – 1

      Sürekli insan hatalarından ders çıkarmalı derler. Bende bir sıkıntı var herhalde çünkü ben bunu bir türlü başaramıyorum. Sürekli aynı hataları tekrar edip duruyorum; aynı dik başlılıkla, aynı inatla ve her zaman olduğu gibi hata yapmayı kendine yediremeyen egomla. Hayat pişmanlık duymak için çok kısa bence. Kendimi yiyip bitirmem de bir işe yaramıyor. Ama tüm bu bilinç kendimi yediğim gerçeğini değiştiremiyor. Hata yapıyorum, pişman oluyorum sonra aynı hatayı tekrarlıyorum. Hayatım, bir kısır döngü adeta. Mantıksızlığın dibini sıyırmaktayım.
      Bu konuya nerden geldik dersek; Kişisel Gelişim Kitapları. Hiçbir boka yaramıyorlar. En azından benim açımdan. Bu kitaplar sayesinde hayatında yeni bir sayfa açabilen varsa kendisini tebrik ediyorum. Çünkü bence lafta kolay uygulamada zor şeyler. Orda yazmış adam “Kendini Sev”, aman ne güzel kolaysa gel sen sev. Ben beceremiyorum. Kendimi kusursuz göremiyorum arkadaş, olmuyor. Ya da “Pozitif Düşün”, ben Türkiye’de yaşıyorum bunun farkındasın değil mi? Hayatım zaten negatif, ülke şartları da bu konuda çok yardımsever değil yani.
      Ben de hatalarımı yazıya dökmeye karar verdim. Gün olur devran döner, yanılır şaşarım da belki ders çıkarırım diye. Bir kenarda bulunsun. Belli mi olur işe yarar belki.
      İlk olarak ben obsesifin tekiyim. Bir şey yapıyorsam en iyi şekilde olmalı. O iş bittiğinde herkes takdir etmeli, tebrik etmeli, imrenmeli. Bu durum bir insanı ne kadar yıpratıyor bir tahmininiz var mı? Mükemmeliyetçilik kadar başa bela bir şey yok. Sinirden kuduruyorsun işler istediğin gibi gitmediğinde. Ve sürekli kendini hırpalıyorsun. Büyük işlerde gerçekten güzel sonuçlar doğuruyor ama dedim ya ben takıntılıyım bu konuda, eğer böyleyseniz; çok gereksiz, çok önemsiz işlerde bile aynı acıları çektiriyorsunuz kendinize. En kötüsü bu acıları çektiğinize değmeyeceğini bilmek.
      Bir de sabırsızlığım var ki düşman başına. Bir şey olacaksa hemen olmalı. Uzun vadeli, meşakkatli işlere hiç gelemiyorum. “Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek,/ Ağaç dik on yıl sonrası ise tasarladığın,/ Ama yüzyıl sonrası ise düşündüğün, halkı eğit.” Kuan-Tzu’nun (Çinli ozan) bu şiirini hepimiz duymuşuzdur. Tam böyle olmasa da benzer versiyonlarını, sonuçta çeviri. İşte ben tohum bile ekemeyen insanım, daha doğrusu tohum eksem onun bir aya mahsulünü toplamak isterim. Bir yıl beklemek hiç bana göre değil. Hani insanlar bir şeyler yapar eder ve tüm bunlar geleceğe yatırım gözüyle bakarlar ya. Benim açımdan gelecek yarındır. Yani bugün bir şeyler için çaba harcıyorsam (ki bir şey yapacaksam baya çabalarım); yarın sonuçlarını görmem lazım. Nasıl anlatsam ki; bir değişiklik görmezsem şevkim kırılıyor, hevesim kaçıyor. Ama şunun da bilincindeyim, güzel şeyler öyle ha deyince olmuyor. Emek istiyor, zaman istiyor.
      Kendimle ilgili daha 2 şeyden bahsettim ama büyük ihtimal siz benim başta bahsettiğim mantıksız kısır döngü olayını anladınız. Verdiğim vaazlarda çok mantıklıyım ama iş uygulamaya gelince dünyanın en mantıksız insanı benimdir herhalde. “İmamın dediğini yap, yaptığını yapma.” hayatımın özeti.
      Daha listem uzun, şimdilik ben burada bırakıyorum ve üç nokta koyuyorum…
Görüşmek üzere, Delirium.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder