24 Ağustos 2015 Pazartesi

Olduğu Kadar...

    Belki okumuşsunuzdur; dün bir gazetede Hollanda’daki “muhteşem bir şey olan” bisiklet kullanımının yaygınlığı hakkında yazı vardı. Yok işte genç yaşlı herkes bisiklet biniyorlarmış, yok keşke İstanbul’da da böyle olsaymış, mış, mış. Ya bence de harika bir şey, ona bir itirazım yok ama Türkiye’de olmaz o iş. Hollanda dediğin ülke dümdüz, dağ tepe yok, tabi ki rahat rahat bisiklet sürersin orda. Türkiye’de ise her yer dağ tepe, tamam bisikletle yokuş aşağı inmek kolay da o yokuşun bir de çıkışı var onu napcaz? İstanbul’da, yedi tepeli şehirde, öyle yokuşlar var ki yürüyerek çıktığında bile tık nefes oluyorsun, bisikletle olsa yarı yolda kalırsın. Türkiye’de düz olan tek bir yer var, o da İç Anadolu bölgesi. Anca o bölgede yaygınlaşır o kadar.
    Asıl sorunsa bizim özentiliğimiz. Takmışız Avrupa’da şöyle, Amerika’da böyle. Yok şunları yapıyorlar onlar daha medeni falan filan. Sanki bütün koşullar aynı da biz özellikle yapmamayı seçiyoruz. Ülkelerin coğrafi özellikleri farklı, bütçesi farklı, insanları (eğitim düzeyi, gelir dağılımı vs.) farklıdır. Kabul edin artık orda “olabilen” bir şey burada “olamayabilir”. Tamam, yapabileceğimiz şeyler de var ama biz yapmıyoruz. Takmışız inşaata. Ama bu ana fikri değiştirmiyor. Beklentileri gerçekçi tutmamız lazım; eğer ısrar edeceksek, olması için kampanyalar başlatacaksak. Misal insanların imza topladığı bir site var (change.org), oradakiler iyiydi. Özgecan yasası, yeşil yola dur de, zaten pahalı kullandığımız internet için bir de adil kullanım bedeli olmasın, ve daha birçok konu hakkında imza topluyorlardı. İşte bunlar asıl uğraşmamız gereken konular bence.
    Size bir örnek daha vereyim. Ben bu yaz Arnavutluktaydım. Kuzeyden güneye doğru inmek için aşılması gereken dağlar var. O dağları aşmak için çok uğraşıyorsun. Bütün yollar virajlı, döne döne çıkıyorsun; döne döne iniyorsun. İçimden “bir tünel yapsaydınız ya şuraya, bu ne eziyet” diyordum. Dayanamadım Arnavut arkadaşıma söyledim (ufak bir serzeniş). Bana dedi ki “Ülke fakir, nasıl yapılsın ki. Dağın oyulması için işçi lazım, makine lazım, kısaca para lazım”. (Tam tamına böyle olmasa da yaklaşık böyle bir şey, hafızam o kadar iyi değil.) Bunun anlamıysa şu ülkelerinin durumunu, koşullarını biliyorlar. Çünkü ben dışında o yoldan memnuniyetsiz olan yoktu. Onlar için yol olması yeterliydi. Belki ileride ülke ekonomik durumunu düzeltse halk tünel isteyebilir, kimbilir. Ama şu an değil. Bence bu takdir edilecek bir şey.
    Neden biz bunu başaramıyoruz anlamıyorum. Hep uçuk hayallerimiz var. Hep en olmayacak şeylere özeniyoruz. Keşke şu özentiliğimiz yerine; ülkemizin dün ve bugününü karşılaştırsak, yarının dünden daha iyi olması için uğraşsak ne güzel olur. Eleştirdiğim şeyi galiba ben yapıyorum. Tarihi televizyon dizilerinden öğrenen bir toplumdan çok şey bekliyorum belki de. Benim isteklerim de uçuk, kanımızda var galiba.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder