15 Ağustos 2015 Cumartesi

İlişki Oyunu

   Bir bakışla başlar her şey bazen, ne olduğunu anlamazsın neden böyle hissediyorum ki dersin. Sonra ilk mesajlaşmalar, ilk günaydınlar; uyanma nedenin o oluvermiş. Elini telefona uzattığında ilk ondan mesaj var mı diye bakarsın, varsa zaten o gün senden mutlusu yok. Kendini ağırdan satarsın ki seninle ciddi düşünsün, kurallar bunlardır ya, raconu budur bu işin. Nedeni ise basit sen onu seçmişsindir, hayal kurmaya başlamışsındır, onun da senin olmasını istersin. Kalbinin delice çarpmasına, içinden binlerce kez boynuna atlayıp ona sarılma isteğine "bir sus be, bir dur " dersin. Sana her baktığında bir kez daha âşık olursun ona, öyle içten bakar (ya da anın etkisiyle sen öyle olduğunu sanırsın). Sonra sana der ki “artık ben varım”, elini tutar gözlerinin içine bakar ve işte mutlu son… Öper seni, öyle bir heyecan yoktur, için kıpır kıpır ayrılmak istemezsin yanından. Ama aslında bilmezsin ki o senin mutlu son dediğin sadece bir başlangıç.
   İstisnalar var tabi, biz onlara (halk arasında) mutlu insanlar diyoruz ama genelde o son dediğimiz şey uzun ve yorucu bir sürecin başlangıcıdır. Zaman geçer ve acabalar başlar, flört döneminiz bitmiştir ve artık ilgi de azalmıştır. Sonuçta ne gerek var ki artık onunsunuz. Ama işin aslı öyle değil ki...
   Bir kadın her seferinde tavlanmalıdır. Bir kere değil, her seferinde. Ama genel olarak öyle olmuyor. Günümüzde hem kadın hem erkek ilişkide sıkılmanın normalliğine inandırmış vaziyetteler kendilerini, “insanız, sıkılırız” diyorlar. Şimdi söyleyeceklerim erkekler için, tabi altyapıyı kadınların çözmesini bekliyorum (geleceğin anneleri olarak).
   Küçükken, geleceğin erkeği oyun oynar (her çocuk gibi). Yeni nesli düşünerek örneğimde bilgisayar oyununu kullanacağım. Bir bilgisayar oyununda basamaklar (ya da leveller fark etmez) vardır dimi? Hemen en üst basamağa atlayamazsın. "Eeee ne diyor bu yaa ?! " diyorsunuzdur şimdi muhtemelen, biraz sabır. Eğer en üst kademeye birden bire ulaşırsa o çocuk bocalar, oyunun zevki kalmaz. Ya da şu açıdan bakalım; seni birden bire patron yaptılar, hiç bir deneyimin, tecrüben yok, şirketi batırma riskin daha yüksek değil mi?
   Erkekler size sesleniyorum; “Anladınız mı demeye çalıştığım şeyi?”.
   Şimdi de anlayanlara sesleniyorum; “Bu oyun olayını çözdüyseniz nasıl olur da bir kadının ruhunu çözemiyorsunuz?”.
   Bir kadını seninle olmaya ikna etmek, hatta belki seninle yatmaya ikna etmek, sadece bir adımdan ibaret. Ve kadının yatak odası sizin için sadece bir bekleme salonu, bunu fark edin. Çoğunuz orda kalakalıyorsunuz. "Oyundaki" basamağı atlayamıyorsunuz. Sadece o odada kalıyorsunuz (Oysaki daha oyunu kazanmadınız ve atlamanız gereken birçok level daha var). Anlamanız gereken şey kadın aslında 1000 kapılı bir saray gibi, kapıları kapalı bu sarayın. Her odada hatıralar, korkular saklı, unutulmamışlıklar saklı, istekler, arzular saklı, mutluluklar, hayaller saklı. Eğer sen erkeksen, bir kadını sadece flört döneminde tavlamaman gerektiğini anlaman gerekiyor. Eğer o kadını gerçekten istiyorsan 1000 odadan sadece biriyle yetinmemen gerekiyor. Yok sadece seninle yatmasını istiyorsan eyvallah, bu kolay. Bir yatak, bir ambiyans, anlık yalan sözler yeter. Veee işte istediğin "mutlu son". Ama o kadının sana bağlanmasını istiyorsan, vazgeçilmezi olmak istiyorsan, sadece seks partnerin değil de arkadaşın (yol arkadaşın) olmasını istiyorsan; her adımda onu tavlamalısın. O 1000 kapının 1000’ini de açana kadar...
   Şimdi düşünmeye başladın mı? Sen hangi basamaktasın? Son levele kadar çıkıp bu oyunu kazanmak istiyor musun? Ya da bu oyunun hangi basamağında kalmak istiyorsun? Ama şunu unutma bekleme odasında kaç yıl kalabilirsin ki? Sonunda kadın yorulur, tükenir, vazgeçer, beklemez. Ve sen de çıkış kapısının anahtarını bulmuş olursun anca...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder